YENİLİKLER

* Spor yapıyoruz. 29 Eylül 2013

25 Eylül 2013

İTALYA - Milano, Floransa, Pisa, Venedik

22 Mayıs


Fransa'da ilk kez Interrail kullanacaktım erken rezervasyon biletini üç gün önceden almam gerektiğini burada hata yaparak öğrendim. Son gün bilet bakmıştım ama dolu olduğundan mecbur Ryanair'a koştum yine çok uygun uçak bileti ile sabahına İtalya'nın Milano'suna şehirden uzak hava alanına indim. Hava alanının ücretsiz servis otobüsü ile Milano merkez tren garına geldim. İtalya'da okuyan Türk arkadaşım'da kalacaktım, beni almaya o geldi sağolsun. Beraber şehir içi tramvayına binerek evine gittik, üzerimi değiştirip şehir merkezini gezmek için hemen çıktım. Arkadaşımın o gün okulu vardı derse yetişmesi gerekiyordu, bana verdiği direktifler ve elimde turist haritası, geceden internet araştırması ile gezeceğim yapacaklarımın listesi ile yola koyuldum. Tabi her zaman yanımda taşıdığım cep acil aramalar için kullanacağım cep telefonumla da her an arkadaşıma ulaşabilirdim. Avrupa'nın genelinde insanlar ingilizce gayet konuşabiliyorlar bu sebeple iletişimde pek sıkıntı çekmedim. Avrupa geneli kasvetli ve soğuk iken İtalya'nın güneşli havası içimi ısıttı. Milano'da neredeyse çoğu kişi çok şık giyiniyorlar ve uzun boylu esmer, fizikleri yerinde insanlar. İlk durağımız Duamo idi. Duamo genelde büyük şehirlerde bulunan en büyük yapıda kilise veya katedrallere verilen genel ad, Dome veya Dom diye ülkeye göre değişebiliyor. Ve bu yapıların çevresi turistik olması açısından merkez halini alırlar. Burada ünlü markaların satıldığı çok eski bir AVM bulunur.









İtalya'nın vazgeçilmez markası olan Vespa'lar. Araç olarak şehir içinde belki de park sorunu 

olmasın diye Smart gibi küçük arabalar çok kullanılıyor.





Milano'nun çok eski ve ilginç mimarisi olan kale






Akşam İtalya'nın meşhur pizzasını tadabileceğimiz meşhur bir mekandaydık. Pizza kalın ve dolgun bir türünü yedim. Fotoğrafımızı çeken italyan bayan çok kibar ve güler yüzlüydü...





Ertesi gün Floransa ve Pisa şehirlerine yola çıktım. Pisa, ünlü Pizza kulesi ile meşhur, bu kadar yol gelmişken uğrayıp ittirme pozu vermezsek ayıp olur dedik. Floransa ve Roma iki önemli turistik şehir, Roma hem Milano'ya çok uzak olmasından hem Pisa ve Floransa'nın çok yakın olmasından tercihimi bu şehirlere yaptım. Floransa'da tren garından iner inmez turistik merkez başlıyor. Çok kalabalık bir turist akını gördüm bu şehirde. Elimdeki haritama bir yandan GPS telefonuma güvenerek yanlış hatırlamıyorsam 5 saatlik bisiklet kiraladım. Yine yanlış hatırlamıyorsam pasaportunuzun fotokopisini çekiyorlardı. 



Bu fotoğraf şehir hapishanesi'nin karşısında bulunan bir parktan. Bu fotoğrafın ardından GPS'imin beni yanıltması ile epey merkezden uzaklaştım, kayboldum :) yol sora sora merkeze epey güç ulaştım. GPS'i bir yana bırakıp turist akınına kendimi saldım, tabi bir yandan turist haritama bakarak. 





Bu da Floransa'nın en meşhur Doumo'su. 











Günün yemeği tabi ki pizza :)







Saat 3 gibi trenle yarım saat olan Pisa'ya geçtim. Küçük bir turistik kasaba gibi. Merkezden Pizza kulesine dümdüz yolunuz kesilene kadar giderek ulaşabiliyorsunuz. Yolda her ne kadar meşhur Roma dondurması olamasa da o civarda bulunan özel bir dondurma dükkanından, dondurma aldım. Çok ilginç çeşitler vardı ve turistlerde epey sıra yapmıştı.


Ve işte olmazsa olmaz pozları mız :) Bu pozları tek başıma tripot ile çekmem mümkün değildi, bu sebeple orda ki satıcı dükkanlarından bir bayana 10 Euro karşılığında fotoğrafımı çekebilir misiniz diye sordum. Şimdi öyle rast gele bir foto değildi azcık uğraşmak gerekiyordu bunu nedense orada bulunan ziyaretçilerden isteyemedim çünkü onlarda epey bu tarz fotoğraflar çekmekle meşgullerdi. Velhasıl satıcı bayan kabul etti ama ücret almadan :) ben de nezaket olarak dükkanlarından 10 Euro'luk bir hatıra eşya aldım :P








Evet bu kadar gelmişken Pizza kulesine çıkmadan gitmek olmaz. Ne var ki ben İstanbul doğma büyüme olduğum halde bir kere dahi Galata kulesine çıkmış değil idim :) Bilet 15 Euro. Sizden üzerinizde yük olacak çanta gibi eşyaları güvenlik kasasına bırakmanız isteniyor. Belli bir saat randevusu veriliyor o saatte orada olmanız gerekiyor, çünkü 10'ar kişilik gruplarla kuleye çıkılıyor. İçeride size ingilizce olarak anlatan bir rehber oluyor. Merdivenler dönerek çıkılıyor bir yandan yatay bir bina olması merdiven çıkarken sizi bir tuhaf hissettiriyor. Üst katta bir Amerikalı yaşlı çift'in fotoğrafını çekmeye yardımcı oldum, tabi fırsat bu fırsat aynı ile bende kendilerinden fotoğraf rica ettim. Kendileri biraz muhabbet ettik, benim İstanbul'dan geldiğimi duyunca çok sevindiler, daha önce İstanbul'a da gitmişler ve çok sevmişler.







------------



Ve gezimin en can alıcı tur noktası. Bir diğer gün gün boyu gezmek üzere kendimi Venedik'e attım. Gerçekten de gezmesi hem çok keyifli olan hem de tüm gününüzü alabilecek bir durak. Yol üzeri çok merak ettiğim Romeo Juliet mekanı olan Verona'ya da uğramayı aklıma getirmiştim ama ona vaktim yoktu maalesef, artık bir başka İtalya turumda ona ve Roma'ya uğrarım. Venedik muazzam güzel bir şehir. Sanki yağlı boya tablonun içinde geziniyorsunuz. Eğer bir daha buraya yolum düşerse bir gece kalmak ve gecesini görmek isterim eminim gecesi de çok renklidir. Gondollar grup olarak binildiğinden pahalıydı  tek başıma olarak bir ailenin parasını vermeyi uygun görmedim. Pekte merak etmiyordum açıkçası. 






















Venedik aynı zamanda maskeli, kostümlü karnavalları ile meşhur. Bu sebeple kostüm ve el yapımı maske dükkanları mevcut. Bir dükkandan hatıra olarak maske aldım, tabi bu fotoğraftaki maskeyi değil :)







Avrupa'da bizde ki gibi çay kültürü yok. Tamamen kahve kültürü var. Her yerde kahve içme mekanları bulabilirsiniz. Bu uğradığım kahve dükkanında ücretsiz wireless imkanı da vardı. Günün yorgunluğunu attık :)







Akşam Milano'ya döndüğümde arkadaşıma o akşam yemek olarak İtalyan makarnası, spagetti yemek istediğimi söyledim, tabi olur dedi yalnız dükkanlar o civarda erken kapanmış olmasından ötürü bir türlü makarnası olan lokanta bulamadık. Ne yapalım mecbur başka alternatifler düşündük. O civarda noodle'ları meşhur bir çin lokantası varmış, nasip Çin makarnasınaymış :) Neyse çok lezzetli bir noodle idi. 

İtalya'dan ayrılırken az kalsın trenime yetişemiyordum, yanlış tramvay'a binmem beni geciktirdi. Çevredeki birlerine sordum, sıcak kanlı italyan insanları sağ olsun çevremi kapladılar neredeyse her biri bir ağızdan ne yapabileceğimi söylemeye çalışıyordu. Yaşlı bir teyzede dahil. Velhasıl olacak gibi değil okey anladım diyerek biraz uzaklaştım ve taksi bekledim 3, 4 dakika taksi göremeyince içimi telaş kapladı, ney seki bir bayan sürücüsü olan taksi imdadıma yetişti. Ona trene mümkün olan hızda yetiştirmesini rica ettim. Güler yüzlü biriydi beni teskin etti. Tam vaktinde Tren garına ulaştım kendisine teşekkür ettim.

Avrupa'nın genelinde kendimi biraz ırkçı gibi hissetmeye başlamıştım İsveç'te peşimi bırakmayıp para dilenen bir afrikalı ile olan sıkıcı hadiseden ve Paris'te suç oranının çoğunluğunun afrikalılardan kaynaklandığını görmemden beri siyahlara çok mesafeliydim. Ama nedense İtalya'da onlara çok acıdım, çünkü çok içlerine kapanık itilmiş, kimseyi rahatsız etmeme çabası veren halleri vardı. İtalya'da yaşayan arkadaşıma bahsettim dediğimi tasdikledi durum aynen öyleymiş çok içine kapanıklarmış.

İtalya'ya kanım kaynadı çok sevdim, Avrupa'ya gelirsem mutlaka İtalya turu yapmak isterim.





Hiç yorum yok: